2 Ocak 2013 Çarşamba

bilemedim

sen git, daha yeni, 21 aralık'ta "içimde bi kıpırtı var" de, bi heyecanla dol taş, ondan sonra istanbul'a geldiğin gün için kararsın. bi uyuzlaşma bi bişeyler...

perşembe günü geldim istanbul'a, babama gittim önce. bi ara pazara falan gittim ama feleğim şaştı resmen kalabalıktan. 1,5 ayda epey yabanileşme vuku bulmuş.

cuma akşamı hülya'ya geldim ve o günden beri onda kalıyorum. genelde evde takıldık, pek bi'şey yapmadık. bi gün filiz'le buluşmak üzere kadıköy'e gittim, yılbaşı gecesi de özlemler'leydim, falan filan... ha bi de dün "bulut atlası"nı izledik sinemada. pek değişik, biraz karışık, tekrar izlenesi...

istanbul'a ayak bastığım anda sıkkınlaşmam ilginçti. bu, gerçekten "şehir"den çok sıkıldığımı ve onunla işimin bittiğini mi gösteriyor, yoksa zaten sıkkınlaşacaktım da denk mi geldi bilmiyorum. ama geçtiğimiz 6 günde şehre dair çok da olumlu bir hissiyata giremedim sanki. bugün ilk kez avrupa tarafına da geçeceğim (benim için esas istanbul orası zaten, hala), bakalım ne olacak.

hayır insanlarla da çok sohbet falan edemiyorum, niye böyle oldu anlamadım. son aylarda o kadar çok şey yaptım ki anlatacak milyon tane şeyim, paylaşacak bi sürü fikrim ve hissiyatım var ama içimden gelmiyor azizim. bilemedim ben onu...