An itibariyle 2 çanta kıyafet, birkaç koli kitap, bir cep telefonu ve bir netbook haricinde hiçbir şeyim kalmadı. Diş fırçasını falan saymaya gerek yok, di mi?
Babamın Kartal'da tutmuş olduğu evi boşaltmamız ve eşyaların bir kısmını onun alması, bir kısmını bugün itibariyle Müge'ye vermiş olmam, kalanı da evin yine kiracısı Duygu'ya -bir kısmını bedelsiz, büyük baş birkaç eşyayı da satarak- bırakmış olmam sonucunda elden çıkmış oldular.
Zaten çok hafiftim de hepten hafifledim artık. Bakalım önümüzdeki günler, aylar nelere gebe...
1 hafta kadar daha İstanbul'dayım; sonra Bayramiç Yeniköy'le başlayacak olan yollara düşme işi kapıda. Tam 2 aydır İstanbul'dayım, artık çıkma zamanı geldi.
Bir ara, son 7-8 aylık süreçte kaç ayrı yatakta, çekyatta, halıda, uyku tulumunda yattığımı hesaplamak istiyorum. Sonucu çok merak ediyorum. ((:
26 Şubat 2013 Salı
20 Şubat 2013 Çarşamba
2 ayın özeti, hayaller vs...
Yazmamış olduğum, neredeyse 2 ayı özetlemeye mi çalışsam, yoksa "çalaklavye" mi yazsam...
Geçtiğimiz Perşembe gününe kadar (7 haftacık) Hülya'da kaldım hep, 2-3 kere babama gittim, 2 kere de Bülentler'e galiba. İyice benimsemiştim artık "evim"i ve "ev arkadaşım"ı. ((: Hülya'nın ev arkadaşı uzun zaman aradan sonra İstanbul'a gelince bu durum son buldu şimdilik. Elimden geldiğince yemek yaptığım, hemen hemen her akşam (ve bazen de gündüz) bi plan programımın olduğu, 5-6 kere Kadıköy Buddha'ya gidip artık orada çalan bütün grupları tanıdığım bir zaman dilimi geçti. İstanbul'a gelen ve zaten İstanbul'da olan Jam tayfası, TEGV'den arkadaşlar, daha eski arkadaşlar, yeni tanıştığım arkadaşlar, birkaç atölye-söyleşi, 14-24 Şubat arası !F Film Festivali, müzik çalışmaları, falan derken çok çok tempolu geçiyor. İstanbul'da yavaşlamak çok zor gerçekten, en azından benim için. Son 1 haftadır da o evden o eve taşınarak yaşıyorum. Ama şikayetçi değilim. ((:
Keyfim epey yerinde; özgürlüğün tadını çıkarıyorum. 1-2 haftadır tekrar okumaya başladım; önce başka bir dünyayı kurabilmemiz için bize yol göstermeye çalışan "Bolo Bolo"'yu (http://www.kaosyayinlari.com/kitaplar/bolo_bolo.html) okudum, şimdi de Charles Eisenstein'ın "Kutsal Ekonomi"'si (http://www.okuyanus.com.tr/kitap/kutsal-ekonomi/) elimde. Bunları okudukça iyice kontrolden çıkıyorum sanki. ((: Ama şikayetçi değilim. Zaten içimde var olan veya yeni yeni çıkan fikirlerimi ve heyecanımı güçlendiriyorlar, ufkumu açıyorlar.
Diğer blogda yazdığım son 2-3 yazı o kadar güzel tepkiler aldı ki, gitgide daha da heyecanlanıyorum. (http://icimdensohbetler.blogspot.com/)
En geç Mart başında İstanbul'dan çıkıyorum gibi görünüyor. Muhtemelen önce Yeniköy'e gidip bir süre kalıp, sonra Dalyan'a, sonra Kemer'de Flora Akdeniz Bahçesi'ne (TaTuTa çiftliği), Antalya'ya, -muhtemelen- gitmişken Alanya'ya, -belki arada İzmir'e-, -yine bi ara Eskişehir'e- falan gitmek istediğim bir dönem. Nisan'da bir ara İstanbul'a gelmem gerekecek, pek güzel bir vesileyle, bunu ilerleyen zamanlarda paylaşırım. Ayrıca İstanbul Film Festivali de Nisan'da oluyordu, değil mi ((: Bunlara ek olarak, Nisan ya da Mayıs ayında Likya Yolu'nu baştan sona yürüyesim var. Buna 1 ay ayıracak birini bulursam mutlaka yapacağım, bulamazsam belki yalnız da yaparım, emin değilim.
Şimdilik durumlar böyle işte... Arayı bu kadar açmadan yazarım sanırım.
Geçtiğimiz Perşembe gününe kadar (7 haftacık) Hülya'da kaldım hep, 2-3 kere babama gittim, 2 kere de Bülentler'e galiba. İyice benimsemiştim artık "evim"i ve "ev arkadaşım"ı. ((: Hülya'nın ev arkadaşı uzun zaman aradan sonra İstanbul'a gelince bu durum son buldu şimdilik. Elimden geldiğince yemek yaptığım, hemen hemen her akşam (ve bazen de gündüz) bi plan programımın olduğu, 5-6 kere Kadıköy Buddha'ya gidip artık orada çalan bütün grupları tanıdığım bir zaman dilimi geçti. İstanbul'a gelen ve zaten İstanbul'da olan Jam tayfası, TEGV'den arkadaşlar, daha eski arkadaşlar, yeni tanıştığım arkadaşlar, birkaç atölye-söyleşi, 14-24 Şubat arası !F Film Festivali, müzik çalışmaları, falan derken çok çok tempolu geçiyor. İstanbul'da yavaşlamak çok zor gerçekten, en azından benim için. Son 1 haftadır da o evden o eve taşınarak yaşıyorum. Ama şikayetçi değilim. ((:
Keyfim epey yerinde; özgürlüğün tadını çıkarıyorum. 1-2 haftadır tekrar okumaya başladım; önce başka bir dünyayı kurabilmemiz için bize yol göstermeye çalışan "Bolo Bolo"'yu (http://www.kaosyayinlari.com/kitaplar/bolo_bolo.html) okudum, şimdi de Charles Eisenstein'ın "Kutsal Ekonomi"'si (http://www.okuyanus.com.tr/kitap/kutsal-ekonomi/) elimde. Bunları okudukça iyice kontrolden çıkıyorum sanki. ((: Ama şikayetçi değilim. Zaten içimde var olan veya yeni yeni çıkan fikirlerimi ve heyecanımı güçlendiriyorlar, ufkumu açıyorlar.
Diğer blogda yazdığım son 2-3 yazı o kadar güzel tepkiler aldı ki, gitgide daha da heyecanlanıyorum. (http://icimdensohbetler.blogspot.com/)
En geç Mart başında İstanbul'dan çıkıyorum gibi görünüyor. Muhtemelen önce Yeniköy'e gidip bir süre kalıp, sonra Dalyan'a, sonra Kemer'de Flora Akdeniz Bahçesi'ne (TaTuTa çiftliği), Antalya'ya, -muhtemelen- gitmişken Alanya'ya, -belki arada İzmir'e-, -yine bi ara Eskişehir'e- falan gitmek istediğim bir dönem. Nisan'da bir ara İstanbul'a gelmem gerekecek, pek güzel bir vesileyle, bunu ilerleyen zamanlarda paylaşırım. Ayrıca İstanbul Film Festivali de Nisan'da oluyordu, değil mi ((: Bunlara ek olarak, Nisan ya da Mayıs ayında Likya Yolu'nu baştan sona yürüyesim var. Buna 1 ay ayıracak birini bulursam mutlaka yapacağım, bulamazsam belki yalnız da yaparım, emin değilim.
Şimdilik durumlar böyle işte... Arayı bu kadar açmadan yazarım sanırım.
13 Şubat 2013 Çarşamba
"göçebe günler" tekrar yayında ((:
"göçebe günler"e yazmaya ara vermiştim epeydir, ara vermekle de kalmayıp bloga erişimi kaldırmıştım. Zaman zaman lüzumsuz detaylarla kafaları şişiriyormuş gibi hissediyorum çünkü. O kadar ıncık cıncık paylaşıyorum ki bazen, sonra dönüp okuyunca çok saçma geliyor.
Dün Evren'le konuşuyor idik, bu durumdan bahsettim de, fikrimi değiştirmeme neden oldu. O detayların o kadar da sıkıcı olmadığını, okuyanların kafalarında bir şeyleri canlandırabilmeleri için iyi bile olduğunu söyledi. Hem bu "yolculuk"tan ilhamlandığından bahsetti. Çok kritik yerden vurdu beni, ben de bugün tekrar açmak zorunda kaldım blogu. ((:
Belki İstanbul günlerini özetlerim bugün-yarın; ya da belki de özetlemem. Bakalım...
Dün Evren'le konuşuyor idik, bu durumdan bahsettim de, fikrimi değiştirmeme neden oldu. O detayların o kadar da sıkıcı olmadığını, okuyanların kafalarında bir şeyleri canlandırabilmeleri için iyi bile olduğunu söyledi. Hem bu "yolculuk"tan ilhamlandığından bahsetti. Çok kritik yerden vurdu beni, ben de bugün tekrar açmak zorunda kaldım blogu. ((:
Belki İstanbul günlerini özetlerim bugün-yarın; ya da belki de özetlemem. Bakalım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)