'Göçebe günler'le ilgilenecek hal mi kaldı, değil mi? Günlerdir (artık 'haftalardır' bile diyebiliriz ufak ufak) kısa sürede tüm ülkeye yayılan Gezi Parkı direnişi ile yatıp kalkıyoruz. Ben de birkaç gün sabredebildikten sonra 2 Haziran'da ulaştım İstanbul'a.
Flora'da hayat keyifliydi, her şey yolundaydı en son. Ama Mayıs'ı Haziran'a bağlayan günlerde hayat durdu ve sosyal medya üzerinden ne olup bittiğini anlamaya çalışarak geçti birkaç gün. Baktım, daha fazla seyirci kalamayacağım gelişmelere, 1 Haziran Pazar günü öğle saatlerinde düştüm yola. İlk gün 4 araç değiştirerek Eskişehir'e kadar ulaşmayı başardım. Orada Elifler'de kaldıktan sonra Pazartesi sabahı tekrar yola düşüp -galiba- yine 4 araçla İstanbul'a geldim. Yine acayip 1-2 şoför vardı aralarında ama şimdi onları yazasım gelmedi.
İşte geldiğimden beri de, hemen hemen her gün Gezi'ye git-gel yapıyorum. Bugün hiç gitmediğim ikinci ya da üçüncü gün. Ama işler yolunda gibi görünüyor bana. Her halükarda büyük kazanımlar elde ettik. İnsanlar çoğunlukla endişeliler ama bence bundan iyisi olamazdı. Tüm aksaklık ve sıkıntılarla birlikte güzel bir süreç bu.
Hareketin en yoğun olduğu günleri kaçırdığıma hayıflanıyorum ama yapacak bir şey yok. Yine de deniz gözlükleriyle, maskelerle, Talcid'li, sütlü solüsyonlarla tanışma şerefine nail oldum neyse ki.
Birkaç gün Hanzade'de, 2-3 kere Bülent'te kaldım; son günlerde de çoğunlukla Ekin'deyim. Güzel şeyler oluyor, heyecanlıyım... Çok uzatasım yok da, azıcık özet geçeyim istedim.