'göçebe günler'i pek ihmal etmişim; 35 gündür yazmamışım buraya.
An itibariyle Bayramiç-Yeniköy'deyim; Dönüşüm ve Doğal Yapılar Atölyesi'ne katılıyorum. Geçtiğimiz Cumartesi başlayan atölye bu Pazar günü son bulacak. Doğal yöntemlerle ev ve diğer yapıları yapmanın çeşitli yollarını öğreniyoruz. Tabii ben bu işlere çok yabancı olduğum ve -doğrusu- kafam da çok basmadığı için, tam olarak öğrendiğimi söyleyemeyeceğim ama biraz olsun aşina oluyorum en azından. Bundan sonra, muhtemelen öncelikle tanıdık ve tanımadık dostların evlerini yapmalarına yardımcı olmayı pek isterim; bir gün tam olarak bir yere 'yerleşmek' istersem de kendi evimi yaparsam pek şahane olur.
Bu arada burada da çok güzel insanlarla tanıştım. Katılımcılardan 7-8 kişiyi zaten tanıyordum ama daha fazlasını da tanıdım ve bu çok güzel. Aynı kafalarda olduğun insanlarla, birinci dakikadan itibaren aynı frekanstan konuşuyor olmayı ve uzun süredir tanışıkmışcasına (kelimeye gel) takılmayı seviyorum.
İstanbul gayet yorucu geçti. Flora'dan 2 Haziran'da apar topar İstanbul'a doğru yola çıktığımda aklımda belli bir tarih yoktu ama orada çadırı kurulu bir şekilde bırakmama ve sırt çantama 3 tişört alıp yola çıkmama bakarsak, çok da uzun süreli gibi çıkmamışım galiba. Ama 6 hafta kaldım valla. Yaz ortasında İstanbul'da, çalışmadığım halde bu kadar uzun süre, mutlulukla kaldım gerçekten. Gezi direnişi ve bu süreçte olan biten her şey pek güzeldi, tabii ki ölen kardeşlerim hariç. Sanki bilinç sıçraması gibi bir şey oldu. Neyse bunlarla ilgili olarak diğer blogda yazmıştım zaten.
Parklı, forumlu, yine birçok farklı evde kalmalı günlerden sonra nihayet Cuma günü İstanbul'dan çıkabildim ve Bursa'ya geçtim. En son sefer yaptığım gibi Yalova'ya deniz otobüsü ile gittikten sonra otostopla devam ettim. Yine hemen buldum bir araç ve kolayca Bursa'ya vardım. Bursa'da babamı, kardeşimi, Seyhan Abla'yı gördüm sadece; akşam yemeği, muhabbet derken sabah oldu ve yola koyuldum. Galiba 6-7 araç değiştirerek de Yeniköy'e ulaşmayı başardım ve son 5 gündür buradayım işte.
Çok iyi geldi burası. İstanbul keyifliydi falan ama çok da yorucuydu. Ya dışarıda bir şeylerle meşguldüm sürekli ya da evde twitter başında gelişmeleri takip etmekle. Tam yavaş bir hayata başlamış ve hızlıca adapte olmuşken fazlaca hızlandırılmış olan bu günlerde gerçekten de yorulmuşum. Bu atölyeye gelmek aklımda vardı da, Balıkçı arayıp 'Emre gelsen ya bi ara' demese belki de gelmezdim. İyi ki demiş.
Buradan sonra ne yapacağımı -her zamanki gibi- bilmiyorum. Atölye Cumartesi akşamı bitiyor ve Pazar günü ayrılma günü. Birkaç seçenek var ve henüz önümde 3 gün olduğu için bu konu üstünde düşünmüyorum bile. Yalnız İstanbul'dan çıkarken tahmin ettiğim üzere, İstanbul'a dönmeyecek gibiyim. Burası hemen hemen kesin. Buralardaki (Kuzey Ege) birkaç seçenekten bir veya birkaçını değerlendirip birkaç gün (?) buralarda takılıp güneye doğru inermişim gibime geliyor. Güneye inmek dediğim de, bir an önce annemi göresim var ama öncesinde belki Dalyan'a, belki Fethiye'ye uğrarım; sonra Flora'ya illaki gider ve oradan Alanya'ya geçerim gibime geliyor. Sonrasını kestiremiyorum işte. Böyle yazınca, en azından birkaç hafta ne yapacağım az çok da belli gibi görünüyor aslında; 'değil' dedim ama... Ama belli de olmaz benim işler, rüzgar nereden esecek bakalım.
Bir de şunu yazasım var: Tam Flora'daki 'sakin' hayata ısınmışken bir anda İstanbul'un orta yerine düşünce, doğal olarak dağıldım biraz. Şimdi bu hayata tekrar hemen adapte olamayabilirmişim gibi geliyordu ve bu da biraz endişelendiriyordu beni aslında. Ama şimdi bakıyorum da, yine olurum muhtemelen, bunu -burada- Yeniköy'de hissettim biraz. Gerçi bunları düşünüp endişelenmenin de çok anlamı yok ki, yaşayıp göreceğiz nasıl olsa.
Akşam üstü çalışmasından da kaytardım bu arada. Yorulmuşum... Kaytarmışken de bunları yazdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder