Planlar biraz değişti ama yola çıkacak olma durumu değişmedi. Bayramiç Yeniköy'e gidecektim ama orası şu sıralar azıcık yoğunmuş; Balıkçı (Mustafa) bana "Haftaya gel istersen" dedi. Kurtlanan bünye birkaç gün bekleyemezdi ve rota bir anda Alanya'ya, anne evine çevrildi. İşin ilginç tarafı, Pazar günü, henüz Alanya'ya gelmek aklımın ucundan bile geçmezken, içimden bir şey "Şimdi Alanya'da olaydım da annemle rakı içeydim." demişti ama bu en erken Mart ayı sonlarında olacaktı. Sonra Pazartesi günü Balıkçı'yla o konuşmayı yapınca "galiba bu bir işaret" dedim ve bunu dedikten yaklaşık 24 saat sonra Alanya'da annemle rakı içiyordum. ((:
Bu durumda planlar şu yöne evrildi: 10 gün kadar burada kaldıktan sonra, Dalyan'a geçiyorum, birkaç gün orada kalıp önce Flora'ya, oradan Antalya'ya geçeceğim. Daha önce, tam olarak kesinleşmediği için yazmamıştım ama Dalyan ve Antalya'ya çok heyecan duyduğum bir şey için gidiyorum. Filiz Telek ve Begüm Erenler'in önce Çanakkale'de, sonra İstanbul'da, sonra da Bodrum'da yapmış oldukları "Armağan Ekonomisi 101" atölyesini, Begüm'le birlikte 18-19 Mart'ta Dalyan'da 2 kere (biri Türkler'e diğeri İngilizler'e), sonra da 23 Mart'ta Antalya'da gerçekleştireceğiz. Bu arada Filiz ve Esra Debreli, geçen hafta sonu bu atölyeyi Ankara'da, rekor katılımla gerçekleştirdiler. Bu atölyenin ne olduğunu anlatmak çok kolay değil ama facebook'taki etkinliği paylaşırsam, oradan okuyup fikir edinebilirsiniz: http://www.facebook.com/events/132419186935594/?fref=ts Nisan ayı sonlarında da İstanbul-Anadolu yakasında yapmayı planlıyoruz, kimlerin kolaylaştıracağını henüz netleştirmedik. ((:
Bunlardan sonra da yine yollarda devam etme durumları var ama onları vakti geldiğinde tekrar yazarım.
Son İstanbul günleri çok yorucu ve tuhaf bir şekilde gergindi. Göçebelik benim seçimim şu an için ve pişman değilim, keyfini de çıkarıyorum fazlaca; ama bazen de çok zor ve yorucu oluyor yahu. 2-3 günde bir yer değiştirince, bir sürü arkadaşında birkaç eşyan kalınca ve özellikle İstanbul'u terk etme öncesinde her yerden eşyaları toparlama işine girince zor olabiliyor. Ama neyse ki halloldu hepsi. Alanya tam anlamıyla inziva köşem; özellikle son yıllardaki gelişlerimin birçoğunda bütün gün evde oturup, sadece kitap okuyarak, biraz internetle, bazen gitarla ve -çok istemesem de- biraz televizyona maruz kalarak, ama en çok da yiyerek-içerek geçiyor. Müthiş bir sakinlik ve huzur.
Bu arada aynı İstanbul günleri çok verimliydi de. İlginç girişimler peşindeyiz bir grup insan. Elindeki fazla parayı koşulsuzca borç vermeler, topluluk sigortası oluşturma doğrultusunda yapılan bir toplantı ve ardından kurulan grup, yukarıda da bahsettiğim armağan ekonomisi atölyeleri, tam da bu konuda okumuş olduğum -ve dün bitirmiş olduğum" "Kutsal Ekonomi" adlı C.Eisenstein'ın kitabı ve yarattığı etkiler. Başka başka grupların hiç tanımadığım insanların yaptığı benzer uygulamalar... Mevcut paradigmadan sıyrılıp yepyeni bir dünya kurma hayali ve bu yönde atılan birçok adım.
Heyecanlanıyorum ve gittikçe daha çok inanıyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder