Alanya günleri her zamanki gibi geçti. Çoğunlukla evde takılarak, kitap okuyarak, bir miktar internet, falan filan... Çok iyi geldi ve tüm yorgunluğumu attım. 10 gün 11 gece kaldım ve 3 kere koşmaya, 2 kere yürüyüşe çıktım; ha bi de 2 akşam dışarıda bişeyler yedik. Ama şimdi hızlıca bi hesap yapıyorum da... ... ... Toplam 10 saat falan ev dışında geçmiş ((: Göçebelikle bağdaşmıyor, biliyorum ama naapiyim; göçebeliği olduğu kadar ev hayatını da çok seviyorum. Zaten ben her şeyi çok seviyorum, sıkıntı da bu ya. Naapıcam kendimle, hiç bilmiyorum!
Neyse efendim, geçtiğimiz Cumartesi sabahı Dalyan'a doğru yola çıktım. 'Hava fena değil, otostopla giderim', diye düşünüyordum ama tüm tahminler o gün Alanya, Antalya, geçeceğim tüm yollarda sağanak yağmur öngörüyordu. Bu durumda, yollarda sersefil ve perişan olmaktan korktuğumdan mütevellit "efendi gibi" Alanya-Antalya, sonra Antalya-Ortaca otobüslerine binip, sonrasında da Ortaca-Dalyan minibüsüne binip geldim.
İndiğim yerde Begüm karşıladı beni. Begüm'ü nasıl anlatmalı ki... Yok yok, ben bunun altından kalkamam. Çok çok farklı ve çok şeker bir insan olduğunu söyleyeyim en azından. Uzunca bir zamandır Dalyan'da yaşıyor ve kocasıyla pek keyifli bir evde yaşıyorlar. Ben pek sevdim yani. Daha önce de yazdım, buraya geliş amacım, Begüm'le birlikte 'Armağan Ekonomisi 101' adlı atölyenin kolaylaştırıcılığını yapmak. Neyse işte, bugün atölyeyi gerçekleştirdik, pek de güzel geçti. Çok keyifli, güzel paylaşımlı... Yarın da İngilizler'le bi atölye yapıcaz, bakalım noolcak...
Ha bu arada dün -Carettelar'ın da yumurtalarını bıraktıkları- dünyaca ünlü İztuzu Plajı'na gittik, gerçekten çok güzeldi. Orada Carettalar'ın tedavisini yaptıkları merkezi falan da ziyaret ettik; Nuri ve diğer 4 kaplumbağayı gördük.
Yalnız inanılmaz bir rüzgar esiyordu ve çok da serin esiyordu. Biraz üşüdük ama olsundu. Öncesinde de Begüm'ün arkadaşlarıyla pek güzel bir kahvaltı yaptık. Her bi'şey güzel yani.
Dalyan'a ilk kez geldim ve gerçekten sevdim burayı. Turistik bir yer ama yapılaşma izinleri o kadar sınırlı ki... En fazla 2 katlı binalardan oluşan bir yapılaşma var, yeşil alan çok fazla. Her yerde mandalina, limon, portakal, nar, kayısı ağaçları... Özellikle bu mevsimde hayat gayet yavaş ama tamamen ölü de değil. Sokağa çıkınca belli bir hareket de var ama o kadar güzel bir dengede ki... Yaz'ını da çok merak ettim tabii. Umarım yolum düşer Yaz aylarında da. Henüz yerleşik hayat geçmeyi düşünmemekle birlikte, bu taraflara gelmenin de iyi bir seçenek olabileceğini düşündürttü bana, sadece 2 günde. Bakalım... ((:
Bu aralar pek sık hareket görünüyor ufukta; kısa kısa yazmak istiyorum, arayı çok açmadan.
Hadi öptüm o zaman...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder