31 Aralık 2013 Salı

Niyetlerim...

486 gündür göçebeyim ben. Tabii bu, demek değil ki her gün başka yerde konaklıyorum. Ve fakat sürekli bir yerleşim merkezimin olmadığı, "evim" diyebileceğim bir mekanın olmadığı 486 gün... Aslında şu anda -10 Kasım'dan bugüne- yaşıyor olduğum taş ev, "evim" kategorisine çok yakın, hatta aslında orada yahu. Evet evet, "evim" diyebileceğim bir mekandayım bir süredir ve fakat yine de geçicilik söz konusu olduğu için tam değil bu his. Günhan'ın buraya davet etmesi sonrasında, belirsiz bir süreliğine geldiğimi söylüyordum gelmeden önce, "birkaç hafta da olabilir, birkaç ay da..." diyordum ve geleli 51 gün oldu bile... Günhan da hala beni (bizi) kovmadığına göre, galiba -arada oraya buraya gitmeler olabilir ama- Bahar aylarını da göreceğim burada.

Sonrası belirsiz tabii... Ama içimden geçen bazı (artık "ğ"li yazmayı bırakıyorum, yeter, her şeyin bi' şeyi var) şeyler var ve ben ne zaman onları blogda paylaşsam hep başka yollar çıktı önüme. Ama yine de paylaşayım: Mesela Bahar gelince Güneydoğu turu yapasım var. Nerelere gideceğimi de bilmiyorum, hatta ilk durak hariç bunu planlamak da istemiyorum. İstediğim şu ki -atıyorum- Mart 15'te atlayıp Diyarbakır'a gideyim, tanıdık-tanımadık bir dostun evinde kalayım bir süre, "zamanının" geldiğini hissedince hop başka yere geçeyim, yine hissedince de başka yere... Bu şekilde bir-iki ay (belki de daha fazla) geçiresim var oralarda. Daha önce kısa süreler için bulundum bazı şehirlerde ama oradaki günlük yaşamı teneffüs edemedim tam olarak. İşte bunu yapmak istiyorum.

Sonra artık az-çok öğrenmiş olduğum Likya Yolu'nda birilerini yürütmek istiyorum. Yani bir nevi rehberlik gibi belki... Kaçkarlarda yürümeyi çok istiyorum, mümkünse oraları bilen biri(leri)yle... Belki St. Paul, Karya veya başka bir yolda da... Ve -gidersem eğer- Güneydoğu'da da, elbette... Velhasıl Bahar'ın gelmesiyle doğa yürüyüşlerine devam etmek istiyorum.

Ayy yanlışlıkla 2014'ten dilekler yazısına döndü ama yapacak bir şey yok, valla kendiliğinden oldu;
yoksa takvim yılıyla işim olmaz benim. ((:

Devam...

Ocak ayı için birkaç plan var ama onları zaten 2 yazı önce yazmıştım.

Düzeltmenlik/editörlük gibi bir şeyi "iş" olarak yapmaya da niyet ediyorum. Pek keyif aldığım, hem de iyi bildiğim bir konu. Gülengül'ün kitabını bitirdik sayılır mesela, çok özenli çalıştığımı söyledi ve çok teşekkür etti. Düşünüyorum da, geçen yıl Aktif Umut'un son okumasını yaparken de pek mutluydum. Sonra çalıştığım yerlerde -ve özellikle TEGV'de bizim departmanda- neredeyse tüm yazılar, metinler benden geçiyordu, falan. Ve kendiliğinden oluyordu bu, bir şekilde bunlarla ilgileniyor buluyordum kendimi. Evet ben bunu "iş" olarak yapabileceğimi düşünüyorum. Böylece severek yaptığım bir şeyden para kazanabilirim, gezegene de zarar vermeden; hatta -mümkünse- onu koruyacak, kollayacak kitap vs.nin düzeltmenliğini yaparsam mesela, ne mutlu... Bununla ilgili olarak çevremde az-çok bu işlerin içinde olduğunu bildiğim arkadaşlara haber saldım ve birkaç koldan bazı yerlere ulaşmaya başladım bile. Bu yazıyı okuyan herkese de açık çağrı olsun aslında, bununla ilgili desteğe ihtiyacım var, herhangi bir şekilde yardım edebilecek olanlar bana ulaşabilir mi acep?

Bu arada Gülengül yaptığım işten çok memnun kaldı ve minnet duygusuyla bana karşılık armağanı vermek istediğini söyledi, herhangi bir ihtiyacım olup olmadığını sordu. Ben de, belli bir ihtiyacım olmadığını, hatta şu an için parasal ihtiyacımı karşılayan -onun da dahil olduğu- bir topluluk olduğundan paraya da ihtiyacım olmadığını, ancak yine de severek yaptığım bir işten para kazanmama vesile olur düşüncesiyle gönlünden ve bütçesinden kopan bir miktarı bana göndermesini rica ettim.

Ya aslında nedense yazma konusunda çok tereddüt ettiğim bir şey var, zira bazen o kadar büyük bir adımmış ve bunu yapamazmışım gibi geliyor ki... Gerçi yapamasam ne olur, o da ayrı mesele. Yani beceremeyebilirim, yeterince zaman ayıramayabilirim veya türlü nedenle olamayabilir bu ama her şeyini paylaşmaktan gocunmayan ben, bunu niye paylaşmıyorum, bilmiyorum. Yazayım da kurtulayım en iyisi: Benim bir de kitap yazma niyetim var ama nasıl bir şey olarak şekillendireceğimden de emin değilim. Bloglarda yazdıklarımı ve diğer bazı farkındalıklarımı, deneyimlerimi bir şekilde harmanlayıp ele avuca gelir bir ürüne dönüştürmek istiyorum ama neresinden tutacağımı henüz bilmiyorum. Ama buraya da yazdığıma göre daha ciddiye alıyorum galiba artık, birkaç aydır içimde bir yerlerde olan bu isteği... Öyle işte... Siz yine de yazamazsam dalga geçmeyin, olur mu? :P

Bunlardan başka da, yavaş yavaş alışkanlık haline getirmeye başladığım meditasyonu iyice hayatımın parçası haline getirmeye, -bir ara yapıp şimdilerde yüz çevirdiğim- yogaya azıcık olsun dönmeye, kendi derinliklerime daha da inebilmeye, yine çok keyif almaya, yine çok eğlenmeye, yine tanıdık/tanımadık erişebildiğim kişilere dokunmaya çalışmaya niyet ediyorum.

2014'le sınırlı kalmadan, önümüzdeki zamanlar için niyetlerimdir.
Saygılarımla arz ederim.

2 yorum:

  1. Emre, yazının henüz ilk paragraflarını okurken ve yazdığın her şeyi okurken, 'bir kitap yazsa ne güzel olur' dediğim kişisin. Ama her seferinde, buda mı tesadüf? Ve yazının sonunda niyetini okumak, ne iyi geldi bilsen...
    Tüm niyetlerin kendiliğinden oluversin, geliversin akışla beraber:)
    sevgiler,arzu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. oyyy, çok teşekkürler yahu...

      yok yaa "tesadüf" diye bir şey gerçekten yok ama ne var, ben de bilmiyorum henüz ((:

      akışa çok güveniyorum, her şeyi getiriveriyo...
      sevgiler... ((:

      Sil