24 Mayıs 2013 Cuma

Flora'dan güncellemeler

Flora'da 2 hafta dolmak üzere. Her bi'şey yolunda şu an için. Tek sorun blogumun adına halel gelmiş olması ((: 'göçebe günler' adlı blog'da yerleşik hayattan bahsetmek tuhaf belki. Ama şu an için işin çok başında olduğumdan mütevellit, buradan atıp tutmaya devam edebilirim bence.

Geçen Cuma günü aramıza bir de Özlem katıldı ve (Argın da vardı ya) Flora nüfusu 5'e yükseldi. Cumartesi günü üçümüz Olimpos'a gittik ve akşamı Umman'da geçirdik. (3 kişi olduğumuz için Olimpos sapağından itibaren ikiye ayrılarak gittik otostopla.) 2 hafta yaşamış olduğum bu güzel köy evi ve Umman pek iyi geldi bana.

Ertesi gün Olimpos sahile gittik; müze kartlarımız olmasına rağmen yine gişeden değil de, dere yatağından girdik antik kente. Böyle saçmalık olur mu yahu! Zaten normalde de müzelere girişin ücrete tabii olması akıl almaz bir şey, onu ayrıca tartışalım; ama hele ki sahile gitmek için içinden geçtiğin antik kente girmek için para vermek... "Valla gözlerimi kapayacağım, eserlere bakmayacağım!" diye yeminler etsen, ne fayda...

Denize girmek iyi geldi, çok iyi geldi. Hoş bana her şey iyi geliyor... Serin ama çok değil, o kadar kıvamdaydı ki. Buraların tam zamanı aslında; Yazın gelip de kendilerini harap edenler. Etmeyin, günahtır!

Akşamüstüne doğru yola çıktık ve yine ikiye ayrılıp Flora'ya geldik. 1,5 km.lik yolu tırmanıp Flora'ya vardığımzda halimiz haraptı gerçekten. Zaten epey beden gücüyle çalıştığımız günlerin üstüne, çok km. yürümeli başka bir gün eklenince, e güneş de yakıp kavurunca bittik gerçekten. Geldiğimizdeki halimiz çok komikti. Selahattin ve Ayşe halimize çok eğlendiler, hatta fotoğrafımızı çektiler. ((:

Eğlenmek demişken... Acayip eğleniyoruz ve çok fazla gülüyoruz burada. Şimdi yazarak anlatılamayacak ama gözümüzden yaşlar gelene kadar güldüğümüz anlar pek sık yaşanıyor. Keşke anlatılabilse...

Olimpos gününü bir kenara koyarsak bahçeyi epey adam ettik. Tüm otlar zaten yolunmuştu; üstüne çapalama, toprağı kompostla karıştırma, sulama için toprakta arıklar açma işlemleri bitti. Hatta bahçelerden birinin ekimi bile tamamlandı. Kaldı diğer ikisi.

(Bu arada Salı günü Argın'ı, Çarşamba günü de Özlem'i gönderdik.)

Hatta bi' dördüncü bahçe için daha toprak hazırlamaya başladık dün. 'dık' dediğim de Joe ile. Joe ve Debra Amerikalı bir çift. Filiz (Telek) aracılığıyla Türkiye'de bulunuyorlar. Debra, doğal arıcılık atölyeleri verdi İstanbul, Çanakkale ve Datça'da. Dün de üçü Flora'ya geldiler. Joe zaten bağ-bahçe işlerini iyi bilen bir adam; dün onunla birlikte çalıştık biraz.

Yalnız fiziksel olarak epey yoruldum gerçekten. Sabahın köründe kalkıyoruz bu hafta başından beri, kahvaltı sonrası yaklaşık 11'e kadar çelışabiliyoruz. Sonra öğle molası, sonra da akşamüstü 4 ve sonrasında çalışabiliyoruz. O arada güneş kavururken çalışmak ne mümkün! Bu erken kalkma olayı iyi oldu ama. 9 civarında kalkıyorduk; kahvaltı vs. derken sabah saatlerini ıskalıyoduk. Artık sabahtan da birkaç saat çalışabiliyoruz. Gerçi bugün kendime izin verdim. Akşamüstüne kadar çalışmayacağım; halim olursa akşamüstü el atarım bi'şeylere.

Ayşe, Selahattin, Filizler; hepisi Kumluca'ya gittiler bugün. Pazar, para çekme vs... Ben yalnızım Flora'da ilk kez.

Göçebe günler'in yerleşik kısmısı böyle geçiyor şimdilik. Dün kendi kendime, hatta galiba telefonda da anneme dedim ki bi ara: "Daha iyi olamazdı!"
--------------------------
Ha son olarak... Cumartesi-Pazartesi arası kadınların bi' toplaşması var burada, Cadı Jam'i diyorlar. Bir yandan onun telaşı var burada. Özellikle erkeklerde... Kadınlar bizleri ayak altında istemiyorlar; nasıl olacak bilmiyorum ((: Aslında 3 günlüğüne Alanya'ya kaçacaktım ama iş yoğunluğundan dolayı Selahattin bırakmıyo beni. İçim de rahat etmedi zaten ve kalmaya karar verdim. Bakalım neler olacak...

Bi de hala Kumluca veya başka bi ilçeye falan gitmedim. O yüzden hala ciesem paketim yok; hala arama yapamıyor, mesaj atamıyorum. Ama dışarıdan gelenlere açığım. Duyurulur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder