Saat 9:30 civarında Bayramiç'e ulaştık; çantaları bir kenara yığdıktan sonra meydandaki köy kahvesine oturduk; karışık tostları, bombaları (sucuklu yumurtayı sac gibi bi'şeyde yapıp ekmek arasına koyuyorlar.) yiyip karnımızı doyurduk. Bu arada son olarak, Yeniköy'de kalan Burcu ve Derya da aramıza katıldılar ve ekip tamamlandı. Burcu da, Derya da kırsal hayata yakın olan ve bir süredir farklı hayatlara hazırlanan arkadaşlarım. Burcu 1 yıl kadar Bayramiç-Yeniköy'de yaşayacak (yeni taşındı); Derya da zaten bir süredir çeşitli çiftliklerde, ekoköylerde gönüllü olarak takılıyor.
Belediye başkan yardımcısı ile görüşme, pazardan erzak alışverişi derken pilot çalışma yapacağımız Ahmetçeli'ye ulaşmamız öğleden sonrayı buldu. Çadırların kurulması, bakkala gidiş ve köyle ilk temas, ilk yemeğin yapılması, yenmesi... İlk ateş!
Bu arada kamp alanımız köyün biraz dışındaydı... Köprübaşı dedikleri yerde, çınar ağaçlarının arasında ve dere kenarında, gerçekten cennette olduğunu hissettiren bir alan.
Sonraki 5 günün ne kadar muhteşem geçtiğini anlatmaya kelimeler yetmez. Her sabah en önce Bülent ve Burcu'nun kalkıp hazırlıklara başlamaları, bizi kaldırmaları, çok leziz kahvaltılar, yemekler... Okul çıkışlarında çocuklarla (köyün 8 çocuğunun olması ve hepsinin kız olması) oynanan oyunlar, tarla işlerinde köylülerle çalışmalar, akşam ateş etrafında hipnotize olup konuşmamalar, zaman zaman da çokça sohbet, paylaşım... Bize çokça yardımcı olan muhtar Hüsamettin Abi, dünya tatlısı karısı Sevinç Abla (ki bir sonraki seçimlerde kocasına rakip çıkmayı planlıyor ve kazanacağından emin), bizi her gördüklerinde "hoş geldiniz" diyen ve her konuda yardımcı olan köylüler... Kampta, yemeğe gittiğimiz evde ve son gün köy kahvesinde müzik yapışımız, Sevinç Ablalar'ın kampı ziyaret ettikleri gün beraber fasulye (badalan) ayıklayışımız. GeziJam'le ilgili önemli çıktılara ulaşmamız ve çok önemli bir adım atmış olmamız... Bundan sonrası için de çok yolumuz var ya, bakalım...
Bu arada Pazartesi günü oyuncu değişikliği yaptık, aslında bir oyuncu değişikliği yapıp iki kırmızı kart gördük gibi. Sabah Özgür İstanbul'a doğru yola çıktı, aynı saatlerde Mustafa aramıza katıldı. Öğleden sonra da önce Bürge'yi İstanbul'a, sonra da Elif'i Eskişehir'e uğurladık. Bu süreçte çok emeği geçen Sinan da katılacaktı ama hastalığı izin vermedi maalesef.
Havadan bahsetmedim hiç! Mevsime ve bölgeye göre, anormal denecek kadar sıcak ve hiç yağışsızdı.. Çadırlarda kaldığımızdan, havanın durumu büyük şanstı bizim için. Uyku tulumlarımız da pek sıcak tutuyordu zaten ve son 2 gece dışarıda bile uyuduk; harikaydı!
Çarşamba günü değerlendirme toplantımızı yapıp akşam kahvede müzik yaptıktan sonra Perşembe günü oradaki son sabahımıza uyandık. Çadırları zaten önceki akşam toparlamıştık, kalan ıvır zıvırı da toplayıp yollara düşmeye başladık. Önce Bülent ve Mustafa'yı tüm o yükümüzle İstanbul'a uğurladık; sonra Hülya ve ben Fethiye'ye doğru yola çıktık; en sonda da Zeyd Çanakkale'ye, Burcu ve Derya da Yeniköy'e yola çıktı ve muhteşem kampımız / pilot çalışmamız son bulmuş oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder