Saat 9:30 civarında Bayramiç'e ulaştık; çantaları bir kenara yığdıktan sonra meydandaki köy kahvesine oturduk; karışık tostları, bombaları (sucuklu yumurtayı sac gibi bi'şeyde yapıp ekmek arasına koyuyorlar.) yiyip karnımızı doyurduk. Bu arada son olarak, Yeniköy'de kalan Burcu ve Derya da aramıza katıldılar ve ekip tamamlandı. Burcu da, Derya da kırsal hayata yakın olan ve bir süredir farklı hayatlara hazırlanan arkadaşlarım. Burcu 1 yıl kadar Bayramiç-Yeniköy'de yaşayacak (yeni taşındı); Derya da zaten bir süredir çeşitli çiftliklerde, ekoköylerde gönüllü olarak takılıyor.
Belediye başkan yardımcısı ile görüşme, pazardan erzak alışverişi derken pilot çalışma yapacağımız Ahmetçeli'ye ulaşmamız öğleden sonrayı buldu. Çadırların kurulması, bakkala gidiş ve köyle ilk temas, ilk yemeğin yapılması, yenmesi... İlk ateş!
Bu arada kamp alanımız köyün biraz dışındaydı... Köprübaşı dedikleri yerde, çınar ağaçlarının arasında ve dere kenarında, gerçekten cennette olduğunu hissettiren bir alan.
Havadan bahsetmedim hiç! Mevsime ve bölgeye göre, anormal denecek kadar sıcak ve hiç yağışsızdı.. Çadırlarda kaldığımızdan, havanın durumu büyük şanstı bizim için. Uyku tulumlarımız da pek sıcak tutuyordu zaten ve son 2 gece dışarıda bile uyuduk; harikaydı!
Çarşamba günü değerlendirme toplantımızı yapıp akşam kahvede müzik yaptıktan sonra Perşembe günü oradaki son sabahımıza uyandık. Çadırları zaten önceki akşam toparlamıştık, kalan ıvır zıvırı da toplayıp yollara düşmeye başladık. Önce Bülent ve Mustafa'yı tüm o yükümüzle İstanbul'a uğurladık; sonra Hülya ve ben Fethiye'ye doğru yola çıktık; en sonda da Zeyd Çanakkale'ye, Burcu ve Derya da Yeniköy'e yola çıktı ve muhteşem kampımız / pilot çalışmamız son bulmuş oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder