Son yazdığımdan bu yana geçen 5 gün pek yorucuydu. Keyifliydi ama çok yorucu... Her gün en az 1 planım vardı + yapmam-halletmem gereken işlerim. Çok yoruldum...
Sarımsaklı'dan döndüğümden beri, yani bu gece dahil 7 gündür, Özcan'dayım bu arada; pek de güzel oldu. Burada da pek rahat ettim. İnsanın (en azından benim) rahat etmesi için "kendi" evine ihtiyacı(m) yok bence. Güzel arkadaşları varsa, biraz da kendi rahatsa oluyor... ((:
Yarın Alanya'ya gidiyorum; 8-9 gün -neredeyse- evden çıkmadan geçireceğim, biliyorum. Kitap okuyacak, tembellik yapacağım. Annemlerle takılacağım. Seviniyorum...
Aslında son gününü bilmeksizin gidesim var ama GeziJam'in pilot çalışmasını yapıyoruz nihayet, 13-18 Ekim tarihlerinde Çanakkale-Bayramiç'in Ahmetçeli köyünde olacağız. Orada köylülerin hayatına karışmaya çalışıp, paylaşımlarda bulunmayı hedefliyoruz. Bu arada müzik, oyun gibi sosyal etkinliklerle de zenginlik katmayı umuyoruz. Bakalım ne kadar başarılı olacağız. Pek heyecanlı... Birkaç aydır konuşageldiğimiz, süreçte birçok toplantı yaptığımız, kafa patlattığımız projenin deneme sürüşüne çıkıyoruz. Burada yapacağımız gözlemler sonrasında proje biraz daha şekillenecek ve İlkbahar'da yollara düşmek üzere hazırlıklara başlamayı hedefliyoruz.
Yalnız İstanbul'dan çok sıkıldım, gerçekten burayla işimin bittiğini hissediyorum güçlü bir şekilde. Bu aralar papağan gibi aynı şeyi söyleyip duruyorum, hem kendime hem başkalarına. Bakalım ne olacak, kalıcı bir hissiyat mı?.. Ki şiddetle öyle olduğunu hissediyorum. Henüz yerine tam olarak ne koyacağımı bilemesem de, İstanbul'a -ve hatta başka bir sanayi şehrine- dönemezmişim gibi geliyor. Çok koptum gibi... Çok anlamsız gibi... Çok gereksiz gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder