Rakılı hallerdeyken yazmıyorum genelde ama bugün bi istisna belki. Neden yazıyorum; çok özel bi nedeni yok ama uyku gözlerimden aksa da bi'şeyler karalayasım var.
Bursa'da, babamın evindeyim; akşam üstü vardım buraya. Argın'la geldik. O İzmir'e devam etti ve az önce oraya vardığını öğrendim. Otostopla devam edecekti ama sıkıntılarla karşılaştı ve otogara dönüp otobüsle gitti. Ne oldu, hala tam anlayamadım ((:
Nereden alsam bilemedim... Son yazdığım günden (geçen Cuma) bugüne gelirsek... İstanbul koşturmaları fena halde devam etti öncelikle. Gerçekten çok yoruldum. İki gün üst üste aynı yerde kaldığım tek gün geçen Perşembe ve Cuma oldu; Ekin'de... Sonrasında Cumartesi Bülentler'de, Pazar Duygu'da, Pazartesi de Özcan'da kaldım. Zaten bugün de (yani takvim şeysi olarak dün) Bursa'ya geldim ve şimdi babamdayım.
Geçen Salı ve Cuma dişçi işini aradan çıkardım, onun dışında diğer işleri halletmekle ve görülesi arkadaşları görmekle geçti günler. Görülesi olup da görülemeyen arkadaşlar da olmadı değil ama bir sonraki sefere kaldılar gibi )): Sırtta çantaları (2 tane) ve Pazar'dan itibaren bir de çadırla yollar devam etti ve özellikle dün, artık gerçekten çok yorulmuştum. Çadır demişken... Armağan ekonomisini sonuna kadar yaşıyorum; çadır ve matı Bülentler'den ödünç aldım şimdilik; kullandığım çantadan çok daha konforlu olan kampçı çantasını Hülya'dan aldım; uyku tulumunu zaten Tijen'den almıştım. Bunların dışında kendi küçük sırt çantamı Burcu'ya verdim (aylar önce pek beğenmişti), onun yerine Antalya paylaşım şenliğinden bir sırt çantası geçmişti elime. Bu liste uzar gider aslında...
O değil de, İstanbul'da hiç bu kadar para harcamamışlığım olmamıştı. Halen cepteki parayı kullanmaya devam ediyorum ve nasıl oluyorsa bu para, bitmek bir yana, sürekli artıyor sanki. Yani maddi sıkıntım yok hiç. Ama onun da ötesinde, birileri her gün hesabıma 10-20 TL yatırıyor sanki ve bir şekilde hesap hareketlerinde de görünmüyor bu. Anlamış değilim! Bununla da birlikte, çok az harcadım. Gittiğim arkadaşlarda, ne kadar ısrar da etsem masraflara katılmayı başaramadım çoğunlukla; zaten gece çıkmaları falan da yapmadık pek, evdeydik çoğunlukla. Böyle olunca paralar cepte kaldı; herkes sağ olsun, ne diyim...
Öyle işte, koştur koştur geçti günler ve gerçekten hem fiziksel olarak, hem de ruhsal olarak çok yoruldum. Sürekli olarak, bir sonraki adımımı ve yapılacaklar listemden bir şeyi daha silmeye çalıştığım günlerden bahsediyorum. Bir yandan çok da keyifli olmakla birlikte, neyse ki bittiler. Bugün itibariyle Bursa'ya gelmiş durumdayım, bu gece ve yarın burada kaldıktan sonra Eskişehir'e de uğramaya çalışıp Ankara'ya, oradan da Antalya Flora'ya geçecek gibiyim. Herhalde hafta sonu falan Flora'ya varmış olurum, bakalım...
Bu arada, epeydir çeşitli kanallardan bi trekking ayakkabısına ihtiyacım olduğunu ve kullanmayanın ayakkabısına talip olduğumu söylüyordum ama muvaffak olamamıştım. Dün, bir çift satın aldım sonunda. Umarım doğru bi tercih yapmışımdır.
Dün, İstanbul'daki son günümde, aşırı koşturmalı bir gün ve sonca dence görüşmediğim arkadaşlarımla görüşmelerim sonrasında Özcan'da kaldım ve en son bayaa bayaa tükenmiş bir haldeydim. Sabah kalkıp, Sibel'le (Temmuz'da evleniyorlar) kahvaltı yaptıktan sonra Argın'la buluşmak üzere çıktım evden. Bursa'ya geçecektik ve sonrasında Argın İzmir'e devam edecekti. Yolun tamamını otostopla gelmeyi düşünsek de, İstanbul-Bursa yolu sıkıntılı olduğundan, deniz otobüsü ile Kartal'dan Yalova'ya geçtik, Yalova sonrasında otostopla devam ettik. Çok rahat bir otostop macerası oldu. Hemen bir araç durdu ve bizi Gemlik'e kadar götürdü, oradan da bir başkası Bursa merkeze kadar getirdi. Bu ikinci araç biraz enteresan ama çok keyifliydi. Eski bir kokoreççi olan 'Koko Nuri', 30 km süren kısa yolculukta bizde epey iz bıraktı. Evliliğinden, çocuklarından da bahsetti, iş icabı gittiği yerlerdeki 88 tane manitasından (!) da, hapse girmiş çıkmışlığından da... Bunları ve dahasını konuşmakla birlikte benden illa ki bi' hediye istedi. Önce gözlüğüme göz dikti ama onu veremeyeceğimi söyledim. Sonra kolyemi istedi; 10 dakika uğraşsak da çözemedik ipini, veremedim; en sonunda da çantamdan temiz bir tişört çıkarıp verdim, hatıra olarak saklayacak, giyecekmiş. ((: Tişört dediğim de atlet aslında; tam da Yaz gelirken ve zaten 2 tane kolsuz atletim varken, onu kaptırmam ve 1'e düşmem iyi olmadı ama olsun; çok içten istedi, ben de verdim ((:
Eyvahlar olsun, çenem düşmüş ve daha da yazasım var ama şimdilik uzatmamayım. İşte şimdik Bursa'dayım; yarın da kalıp Eskişehir üstünden Ankara'ya geçmeyi planlıyorum (Ankara'daki arkadaşlardan sadece birinin haberi var şimdilik); sonra da Flora'ya geçeceğim. Gerçi bunları yukarıda da yazdım, di mi?
Şu anda pek uykum ve bissürü hissiyatım var. Uykuyu seçiyorum; hissiyatları bi ara aktarırım ne de olsa. Saat olmuş 2:19. Artık yatma vakti... İyi geceler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder