25 Ekim 2012 Perşembe

Ahmetçeli'den Fethiye'ye gidiş / otostop

Ahmetçeli günleri bitti ama sırada yepyeni bir macera vardı. Hülya ile otostopla Fethiye-Faralya tarafına gidecek; Likya Yolu'nda yürüyüşler yapacak, Kelebekler Vadisi'ne falan inecektik. Fethiye yaklaşık 600 km mesafede idi ve yoldaki duruma göre, gerekirse İzmir ya da başka bir yerden otobüsle devam edecektik ama gerekmedi. ((:

Sabah 09:30'da Ahmetçeli'den yola çıkıp 20:30 civarında Fethiye'ye varmayı başardık, hem de tam 17 araç değiştirerek. Az uykulu bir geceden sonra çok yorucu, ve fakat çok da keyifliydi.

Her biri nev-i şahsına münhasır olan 17 araç sahibinin her birinden tek tek bahsetmek mümkün olmasa da, Çanakkale'de yaşayan ve Asos'ta bir kamp alanı alma düşüncesini bize açan, ben "ben çalışırım!" diye haykırınca arabadan inerken telefon numaramızı alan ve "renkli insanları severim, arayabilirim" diyen abiyi, arabasında yer alan telsizle kah evindeki engelli kızıyla, kah Almanya'daki tır şoförleriyle konuşan "kaptan" amcayı, üçüncü eşiyle evli olan ve "önemli olan ten uyumu, sıkılırsam bırakırım" diyen fizik hocasını, bizi Menemen'de alıp daha rahat devam edebilelim diye Karşıyaka yerine Bornova'ya kadar giden çifti, açıköğretime kayıt için bitmek bilmeyen sıra yüzünden Aydın'a giden tiyatrocu arkadaşı, "abi benim kafa iyi" diyip duran ve dediklerimizi bir türlü anlamayan arkadaşı, Muğla'dan Marmaris sapağına kadar bizi atan yakışıklı adamı (Hülya, seviyorsan git konuş), sonra yol boyunca bizi kopartan, en sonunda vedalaşırken Hülya'ya yumruğunu uzatan ve o şekilde selamlaşan tıbbi mümessili ve son olarak, akşam karanlığında durdurmayı başardığımız kamyonun süper değişik şoförünü (adam o kadar sıradan ve komik olmayan şeyleri o kadar heyecanla, kahkahalarla, direksiyonu yumruklaya yumruklaya anlatıyordu ki...) anmadan geçemeyeceğim.
 

Bu arada 6 gündür duş almamış 2 insanın 17 arabayı kirletmesi de pek hoş olmadı. ((:

Neyse Fethiye'ye vardık, geç olduğu için Faralya'ya geçmedik ve turizm meslek lisesi uygulama oteline yerleştik. Açlıktan bayılmak üzere olduğumuzdan pis halimizle dışarı attık kendimizi. Bir şeyler yedik, sonra bir yerde oturup 1 hafta aradan sonra alkolle tanıştık (sadece birer bira). Orada da başka bir yakışıklı çocuk vardı (çalışan); Hülya yine sevdi ama gidip konuşmadı. Birer bira sonrası yarı baygın bir şekilde otele dönünce, pis pis uyumaya karar verdik.

Sabah da yine pis pis kahvaltı yaptıktan sonra, tam 6,5 günün sonunda su ile tanıştık. Önce yadırgadım, sonra güzel geldi. ((:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder