Tam 2 haftadır Alanya'dayım. Arkadaşlarımdan herhangi birinin burada olmadığı her seferinde olduğu üzere hep evdeyim desem yeridir. Geldiğimden bu yana, köpek kurtarma etkinliğini saymazsak 2 kere denize (akşama doğru, ve bir-iki saatliğine), bir kere markete gittim; bir kez de annemlerle birlikte dışarıda yemek yedik; haa bir kez de koşmaya çıktım. Bir kez de çöp atmaya çıktım ama o sayılmaz di mi? ((:
Galiba bir haftayı geçti, güne Güneşe Selam serisini bir kaç kez tekrarlayarak başlıyorum. Sabahları 10-15 dk. yapılan basit bir egzersiz ne de iyi geliyor bünyeye. Yalnız 2 gün önce koştum ve son 2 gündür çok zorlanıyorum. Bünye bir süredir böylesine fiziksel etkinliklerden uzak kaldığı için kaslar kasıldı azıcık ve eğilip bükülürken epey canım yanıyor. ama iyi geldiğini hissediyorum da bir yandan... Neyse... Onun dışında internette ve kitap okuyarak, bir de icimdensohbetler'e bir şeyler yazarak geçiyor günler. Yazılardan birinin Yeşil Gazete'de yayınlanmış olması çok mutlu etti bu arada beni. Başka başka... Yemeğe el atıyorum bazı günler, dün annemin yönlendirmesiyle fırında mücver yaptık mesela, daha önce de muhtelif yemekler... Ha bi ara yine bi' kurabiye denemesi yaptık ama yine kurabikek oldu. Sevgi'nin tarifinde sıkıntı var gibime gelmeye başladı (yılların hamurişicisi annemle bile böyle olduğuna göre) ama o da bugünlerde evleniyormuş, canını sıkmayalım şimdi. ((: Nadiren içmemeyi başardığım akşamlar haricinde de rakılı makılı yemekler, bir de televizyonda bazen yakaladığım güzel filmler... Özellikle yıllardır merak ettiğim Slevin'ı izlemiş olmak çok güzeldi. İzlemeyenlere çok önerilir, çok değişik bir zeka ürünü bence film. Dün akşam yine yıllardır izlememiş olduğuma yandığım Dirty Dancing'i izledim mesela...
Kitap olarak da, ilk önce Z.Livaneli'nin Serenad'ını okuduktan sonra, geçen Sonbahar'da okuyup çok etkilendiğim kitaplardan önce Mülksüzler'i (LeGuin) bitirdim; şimdi de yine çok başarılı bulduğum Siyah Koku'yu (Gülayşe Koçak) okumaktayım. İkinci okumaların çok faydalı bir şey olduğunu da idrak etmekteyim bu arada. Güzel yerleşiyor zihne. Ha bir de Uykusuz, OT falan okuyorum çıktıkça. OT'u okumayanlara da öneririm, yeri gelmişken...
Çok mu lüzumsuz detaylara giriyorum acaba...
Evde otur otur canım sıkılmaya başladı aslında birkaç gündür ama neyse ki yarın Burcu geliyor. 8-9 gün buralarda olacak; canımızın istediğince takılacağız. Hep Alanya'da da kalabiliriz, bi ara Flora'ya veya başka bir yer(ler)e de geçebiliriz. Hiç bilmiyorum...
Burcu ayrıldıktan sonra da 28'inde Jam için Yeniköy'de olacağımı düşünürsek arada 10 gün gibi bir süre var. O 10 gün için de yapılabilecek bir sürü şey var. Flora'da takılmak, bir türlü gidemediğim Fethiye'deki ve Kabak'taki arkadaşları ziyaret etmek, Kuşadası tarafından gelen bir davete icabet etmek vs. Artık rüzgar nereden eserse orada/oralarda geçirmeyi düşünüyorum bu günleri.
Sonra 29 Ağustos-5 Eylül arası Jam var; sonra da Burcu, Zeyd, Furkan ve Efe (belki de daha fazla kişi) ile Likya Yolu'na düşeceğiz. Geçen yıl Ekim'de Hülya'cığım ile yaptığımız muhteşem seyahatten beri daha uzun bir süre için bu yola düşesim var ama anca ayarlayabildik. Görünen o ki, bi' aksilik olmadığı sürece en azından 15 gün kadar yürüyeceğiz; sonra da duruma göre devam edebilir, hatta belki tüm yolu (500 küsur km ve tamamını yürümek ortalama 30-40 gün sürüyor) bile yürüyebiliriz, kim bilir... Bugünlerde onun planlamalarını da yapmaya başladık işte...
Bu arada hayat ne acayip... 3 Mayıs'ta Göçebe günlerin sonu mu ki? diye yazmıştım ve en azından bir süre Flora'da kalmayı planlıyordum. Sonra Haziran direnişi başladı, ben çadırımı kurulu bir şekilde ve eşyalarımın %80'ini Flora'da bırakıp apar topar İstanbul'a gittim ve gidiş o gidiş, hala Flora'ya uğrayamadım bile. Şimdi de Likya falan sayıklıyorum... Flora ile tamamlanmamışlık hissettiğim gerçeği bir yanda, bir yere yerleşme düşüncesine zaman zaman yakın hissetsem de tam olarak hazır hissetmemem de diğer yanda... Aslında bir yere bağlanma ve sahiplenme hislerini de özledim, poff...
Dolayısıyla mesela önümüzdeki Sonbahar'da ne yapacağımı falan hiç bilmiyorum henüz. Bu durum beni endişelendiriyor mu? Pek değil. Ama yine de yazasım geldi işte bütün bunları.
Benim sağım solum belli olmaz ama bir süre yazamayabilirim bloglara; yine yollara düşmece kapıda zira.
nadiren içmemeyi başarmak... :)
YanıtlaSil