16 Eylül 2012 Pazar

göçebe günlükleri - gün 11,12,13 - istanbul koşturmacaları

Nes'teyim hala. 3 gündür epey bi koşturmaca. Bugün artık tükendiğimi fark ettim zaten.

Perşembe günü akşamüstüne kadar evde takıldıktan sonra Charles Eisenstein'ın konuşmasını dinlemek üzere Haliç Kongre Merkezi'ne gittim. Charles ilginç bir adam ve dünyaya-sisteme dair güzel fikirleri var. Uzun uzun anlatmayayım ama, para, armağan (tam olarak "hediye" değil de, İngilizce'deki "gift"ten bahsediyor) gibi konulara farklı bir bakış diyeyim. http://blog.zumbara.com/ adresinde bazı konulardaki yazıları var (henüz okumadım), bir de Kutsal Ekonomi adlı kitabı birkaç ay içinde Türkçe olarak çıkmaya hazırlanıyormuş.

Güzeldi konuşma, ara ara uyukladım da ama, bi halsizlik var bi'kaç gündür. Daha da güzel tarafı da şehir dışından birkaç jam'cinin de bizimle olmasıydı. Ahmet geldi, Zeyd'le zaten beraber geldik, Özgür de gelmişti, bir de Esra... Çıkışta Sütlüce'nin uykulukçuları meşhur ya, onlardan birinde uykulukları götürdük bira ve ayran eşliğinde (Zeyd hariç ya bira ya ayran içtik de Zeyd ikisini karıştırmayı tercih etti; haliyle çarptı biraz.)...

Sonrasında Ekin'e gittik (ilk ev sahibem / ev arkadaşım), çay içtik, tatlı yedik. GeziJam'den konuştuk bayağı. Aslında toplantı ertesi gündü ama konu geldi ve bayağı bi'şeyler konuşuldu. Eve bayağı geç geldim.

Ertesi gün Charles'ın 1 günlük bir çalışması vardı ve ona katıldık. Güzel bir çalışmaydı ama uzun uzun bahsetmek istemedim şimdi. Giderken Sinan'ın arabasına 7 kişi sığmıştık, dönüşte 8 kişi sığışmayı başardık ((: Hem de bir tek ufak tefek biri yokken aramızda. O anların da fotoğrafları ve videoları var, fırsat bulursam ve arkadaşlardan alabilirsem eklerim. Bu arada etkinlik Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nde idi. Çok görülesi bir yer. Otoyolun kenarında yüzlerce çeşit bitki, ağaç vs. Çok çok keyifli bir yer.

Akşam Bürge'nin yeni evinde toplanacaktık GeziJam toplantısı için. Öncesinde Kadıköy'de TEGV'cilerle buluştum. Off çok özlemişim çocukları!! Çok kalamadım ama aklım orada kaldı resmen. Neyse, 2 hafta sonra rakılı falan bi'şeyler yapacak gibiyiz. Nihal, Özcan, Onur, Ceren, "Meren" unutmayın sakın! ((:

Sonra Bürge'ye geçtim, pek şeker bir evi var; iskeleye 3-4 dakika hem de. Güle güle otursun o zaman. GeziJam toplantısını yaptık. Önemlice kararlar aldık galiba. Zaten çok az zamanımız kaldı; Ekim ortasında bir köyde pilot çalışma yapmayı hedefliyoruz. Yeri de belirlemek üzereyiz, iş ne gibi etkinlikler yapacağımızı belirlemeye kaldı. En zor kısımlara geldik artık. Bakalım ne olacak...

Sabah 4'te falan yatabildik; yerlerde, minderlerin üstünde vs. her yerde insanlar vardı. Tam üniversite kafası. Çok güzeldi ama... 10 kişi kaldık evde, 8'i salondaydı ((:

İşte sabah kalkmaca, toparlanmaca ve bir önceki gecenin bulaşıklarını yıkamaca, poğaça-börek vs alıp Moda'da kahvaltı yapmaca, çayların çok pahalı olmasına (küçük 2 tl, büyük (su bardağı) 4 tl) kızmaca, bununla kalmayıp bir büyük çayı masaya ve üstüme devirmece, gerilmece, garsonla laf dalaşına girmece falan... ((: Hiç de adetim değildir ya... Sonra çimlere yayıldık bir süre, orada birkaç sokak köpeği ile arkadaş olduk. İsimleri de var; İsmail Abi, Kemal Amca (çok pisti, bi de kuyruğu böyle rastalı saç gibiydi, çok şeker), diğerinin adını unuttum şimdi ama Refik gibi bi'şey koyduk galiba. Aşırı tatlılardı; en son bizi otobüs duraklarına kadar bıraktılar zaten. Çok iyi anlaştık.

Artık ayakta duracak halim yoktu ve tam anlamıyla leş bir halde Nes'e geldim. Hemen duş falan aldım, kendime geldim biraz. Biraz muhabbet falan. Sonra Nes bize (biz derken akşam Atakan da geldi. Kendisi Nes'in sevgilisi olur, bir de çok iyi solisttir, grubunun adı "King Size", muhtelif yerlerde çalıyorlar.) balık yaptı. Fırında palamut; altında soğan, daha da altında patates... Salata yaptı bir de koca bir tabak. Ayrıca bir de soğan yaptık sumaklı falan. O kadar afiyetle yedik ki anlatamam, ama çok şiştik. Sonunda da fırına vermiş olduğu helvaları yerken keyifler tavan yaptı zaten.

Sonra biraz muhabbet, biraz TV falan... Zumbara'da çok aksattığım bir hizmeti online olarak verdim nihayet. Zumbara'dan daha önce de bahsettim, mutlaka girmeli, bakmalı, katılmalı; çok seveceğinize eminim.

Sonra da şu 3 günü yazdım işte.

Biraz sıkıntı vardı içimde ama geçti galiba. Zaten çok uzamış yazı, şimdi oralara girmeyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder