Cumartesi (dün değil, bi öncekisi) sabahı olduğunda yola çıkma vakti gelmişti. Önce, Flora'daki 'Antalya Paylaşım Günü'ne gidecek, ertesi gün de Umman Deniz'le birlikte onun evine geçecektik.
Otostopla gittik Flora'ya. Toplamda 200 km'den az bir yol olmasına rağmen 8 araçla gittik. İlk araç bizi 25 km kadar ileride bulunan Avsallar'a attı. Orada 10 dk. kadar bekledikten sonra bir araç yanaştı ve ileride bir yere arkadaki su bidonlarını bırakacağını, sonrasında geri gelip bizi alacağını ve Antalya'ya gittiğini söyledi. Biz de baş parmaklarımızı indirdik aşağı. Ama bekle bekle, gelmedi adam. 15-20 dk. ısrarla bekledik ve sonrasında umudu keserek parmakları kaldırdık tekrar. İlk duran araçla, bi' 30 km daha gidip Manavgat girişine vardık; sonra bi' kamyoncu amca bizi Antalya girişine yakın Aksu'ya kadar attı. Hayatımda gördüğüm en derin kırışıklıklara sahipti amca, çok da şekerdi. Son olarak da, bilmemkim Eczacıbaşı'nı hava alanına bırakmış ve pek çok rahatlamış olan Eczacıbaşı topluluğu çalışanı arkadaş, yolunu epey uzatarak bizi Kemer yoluna kadar çıkardı.
Antalya'nın diğer tarafına çıktık ve 70-80 km yolumuz kaldı. O kısa mesafeyi de 4 araç kullanarak aldıktan sonra Flora sapağının orada indik son aracımızdan. Çantalarımızın ağırlığına ve yokuş yukarı bir yol olmasına rağmen, ormanın olağan üstü güzelliği içinde 2 km kadar yürüyerek Flora'ya vardık. Selahattin ve Ayşe'nin güler yüzlerinin yanı sıra bir sürü güzel insan karşıladı bizi orada. Karınlarını doyurmuşlardı hemen hemen, biz de sofraya oturarak toklukta onlara yetiştik hızla. Yiyecek o kadar çok şey vardı ki, masadaki her şeyden tadımlık bile yemek pek mümkün değildi... Herkes bir sürü şey getirmişti ve her şey çok güzeldi. Sohbet, çevrede kısa bir yürüyüş, çadırların kurulması... Akşam serinliği ile birlikte eve giriş, yine bir şeyler yeme içme faslı, bol sohbet... Yattık kalktık, kahvaltımızı yaptık, yeşilliklerin üstünde biraz kitap okuduk; sonra Burcu, Sevgi ve Toygun'la birlikte odun kestik ormanda, devrilmiş bir ağaçtan ve yukarı taşıdık. Sonra yukarıda da, onları sobada yakılabilecek parçalara böldük. Yorucu fekat çok çok keyifli bir iş. Geçen gidişimde de çok mutlu olmuştum, bu işlerle uğraşırken... Sonra getirdiklerimizi sergiledik ve herkes ihtiyacı olan ve/ya beğendiği şeyleri aldı ve eşya paylaşım kısmını da gerçekleştirmiş olduk. Öğleden sonra Atalay ve Catherine de aramıza katıldı; Atalay gitar ve cembe getirmişti; kısa da olsa müzik yaptık.
Akşama doğru artık yola çıkma vakti geldi. Umman gibi, Yazır köyü yakınlarında yaşayan Atalay ve Catherine bizi eve bıraktılar ve Yazır Köyü, Çay Mahallesi, Umman Deniz'in evi mevkiindeki günler başlamış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder