Elim değmişken, geçen Pazar'dan bugüne, olan bitenden de bahsedeyim hemen. Yaklaşık 1 haftadır buradayım ve her bi'şey yolunda.
Tam şu anda, adını sanını bilmediğim kuşların ötüşmeleri, kurbağa vraklamaları, horoz üürüüüüüleri, arı vızıltıları ve güzel bir rüzgar eşliğinde yazıyorum. Evin önünde, sanırım veranda diye adlandırabileceğim yerde, netbuk'um masanın üstünde, enstrümantel bir takım müzikler eşliğinde (tam şu anda şu süper ötesi eseri dinliyorum: http://fizy.com/#s/15cbxr), (hah bi de kara sinek geldi), görebildiğim her yer yeşil, sağ tarafım ve ilerisi orman, hemen önüm evin bahçesi, en yakınımda saksılar var, az ileride baklalar, biraz daha ileride yavaş yavaş büyümeye başlayan fasulyeler, maydanozlar, heyecanla beklenen domatesler ve diğerleri... Evin bir kedisi, bir köpeği var: Çakıl ve Kum. Dün akşamdan beri yalnızım evde; Cuma akşamı Umman gitti, dün de Burcu.
Neler yaptık ve neler oldu geldiğimizden beri: Öncelikle Pazartesi günü haricinde keyfim pek yerindeydi ve yerinde. Sadece Pazartesi günü içim öylesine karardı ki, pofff... Bi' karış suratla (bu da ne demekse) dolaştım bütün gün, pek tuhaf bir ruh hali vuku bulmuştu; neyse ki Salı günü bayağı toparladım ve sonrasında da eski enerjim ve keyfim geri geldi.
Çevrede yürüyüşler yaptık; aşağıda çay var, birkaç kere oraya indik, ormanın içine doğru keşifler yaptık, Heidi'nin yuvarlandığı kırların benzerini bulup yuvarlandık, Olimpos'a indik, birkaç yıldır ören yerine para ile giriliyor ya, buna tekrar gıcık olduk... Kapıdan değil de, 20 mt ileriden, dereden geçtik o tarafa (lütfen herkes de öyle yapsın), sahile vardık. Ayaklarımızı denize soktuk, güzel taşlar topladık, ayrıca '5 taş' oynayabilmek için de taş topladık ama pek oynamadık (yalnızken oynarım belki), upuzun kahvaltılar yaptık, güzel de yemekler... Sonra mesela, yaklaşık 60 yaşındaki portakal ağacının en tepesindeki portakalları topladım (hala 5-6 tane var ama zor onlar, çok tepedeler).
Bahçe işleriyle azıcık daha tanıştım. Zaten tanışmak zorundaydım, zira Umman evi bana emanet edecekti ve buraya geliş amacım da bahçeye ve kedi-köpeğe, bir de solucanlara göz kulak olmaktı. Bahçe işi, dediğim de alt tarafı sulama yapmak aslında. Neyi, ne zaman sulamam gerektiğini öğrendim falan...
Günler kısaca böyle geçti, yukarıda da yazdım ya, Cuma akşamı Umman'ı İstanbul'a yolculadık; son ana kadar gitmeyebileceğini düşündüğüm Burcu da dün akşam Bayramiç'e doğru yola çıktı ve Yazır Köyü, Çay Mahallesi, Umman Deniz'in evi mevkiinde yalnız günlerim başladı.
Burcu'yu Antalya'ya doğru uğurladıktan sonra eve geldim, yalnızlığı fark ettim ve sevdim. Sorsalar "gitmesin" derdim (hatta sormadıkları halde dedim gerçi) ama böyle de bi' başka güzel. Birkaç saksı suladım, duş aldım, yemek, bulaşık... Biraz internet, biraz okuma derken erkenden (10 buçuğa doğru falan) yattım.
Sabah da kalktım (biraz fazla uyumuşum), kedi-köpeği, sonra da kendimi doyurup yazmaya başladım ve bir süredir de yazıyorum. Yukarıda tasvir etmeye çalıştığım hayvan sesleri aynen devam...
Göçebe günler başlayalı 7,5 ay kadar oldu ve genel bir değerlendirme yapasım var, hem kendi içimde, hem blogda. Belki birkaç güne ya da haftaya yazarım bi'şeyler. Çok önemli fark edişlerim oluyor, sonra mutlu olduğum ve olmadığım anları gözlemliyorum, arayışım bitmedi ama ciddi anlamda yol aldığımı görüyorum, dönüp yaşadıklarıma bakınca... Çok şanslı olduğumu görüyorum; çok güzel şeyler yaşadığım, hiç bilmediğim tarz hayatları keşfetmek için yola çıkabildiğim, çok güzel insanlarla tanışabildiğim için çok seviniyorum.
Daha da geliyor bi'şeyler ama şimdilik duruyorum. Yazır'dan sevgiler...
Ekleme: Sonradan aklım başıma geliyor hep; portakal ağacının çiçek açmış olduğunu ve bu çiçeklerin muhteşem koktuklarını; tam da bu ağacın altında, büyüyünce çardak olacak olan, şimdilik sadece zemininin yapılmış olduğu alanı, bir tam gün orada oturmuş olduğumuzu falan, nasıl olur da paylaşmam. Böyle yazınca ne ifade etti bilmiyorum ama çok çok güzel bir alan. Oturuyorsun, portakal ağacı zaten miskinleştirirmiş, öyle de oluyor, üstüne portakal çiçekleri dökülüyor, kokluyorsun, yiyorsun...
Kimse takdir etmemiş ben edeyim şu seslerle bezenmiş tasvir satırlarını. Çok başarılı...Denemeye devam ben sana yardımcı olurum o konuda :) Tumturaklı kelimelerle süsleriz filan!
YanıtlaSilheyoooo ((: teşekkür ederim! bi de 'tumturak' çok iyi değil mi yahu?
SilKESİNLİKLE ÇOK İYİ VE BİZE GÖRE.
YanıtlaSilYakışır :)
tumturak -ğı
isim eskimiş Farsça µumµur¥®
1. isim Gösteriş, debdebe
2. Gerekli olmadığı hâlde kulağa hoş gelen, gösterişli kelimeler kullanma
tumturaklarını da seni de Burcu'yu da seviyorum bre more. şahanesiniz şahane :D
YanıtlaSil--- - umman deniz - ---