13 Eylül 2012 Perşembe

göçebe günlükleri - gün 10 - otostopla İstanbul'a dönüş

10. günün sonundan yazıyorum, hatta 11. gündeyim şu anda ama dünden (12 Eylül Çarşamba) bahsedeceğim. Bulutsuzluk Özlemi dinliyorum kaç saattir, şimdi de Tanju Okan-Aşkı Bulacaksın. Bitince Ortaçgil'e geçeceğimdir.

Zeyd sağ olsun, yine oyalandı da oyalandı sabah. ((: 9'da çıkmayı planlarken 11 civarında anca çıkabildik evden. Bi'şeyler atıştırdık falan...


Neyse 12 feribotuyla Eceabat'a doğru yola çıktık. Yarım saat sonra karşıdaydık. Hemen koşup, feribottan çıkan araçlara otostop çektik ama duran olmadı orada. Biz de anayola doğru yürüyüp, oradan otostop çekmeye başladık. Yarım saat sonra falan biri durdu (Erdal), bazı Aygaz-otogaz istasyonlarına uğraya uğraya (her istasyonda 20 dakikalık işleri vardı) İstanbul'a kadar gidecekti. 


İlk durak Gelibolu idi, oraya varınca indik araçtan, dedik "kimse durmazsa seninle devam ederiz biz.". Ama biri durdu, değişik bir adamdı, adını da soramadık. O da Keşan'a kadar gidiyordu. 80 km/saat hızla ağır ağır vardık Keşan'a. Orada bir kavşakta indik ve inmemizle Aygaz'cı Erdal'ın bize yetişmesi ve yanımızda durması bir oldu. ((: Çok komikti. O da Keşan'daki bir Aygaz'a gidiyordu, bizi biraz daha stratejik bir yere kadar götürdü. 15-20 dk. sonra yine oradan geçecekti ve bizi alacaktı, kimseyi bulamazsak. ((: 

Ama bulduk; hem de süper ötesi bir tesadüf oldu, 1,5 ay önce Asos'ta kaldığım yeri işleten aileden biri durdu; gözlükten ben tanımadım ama o tanıdı ((: http://icimdensohbetler.blogspot.com/2012_07_01_archive.html yazısında 7 aylık bir kızdan ve yaşadığımız büyük aşktan (Hiranur) bahsetmiştim, onun babası işte! Onunla da İstanbul'a kadar devam ettik.

Bu arada Zeyd yollarda hep uyukladı, gerçi Silivri yakınlarında ben de sızdım bir ara. Neyse Beylikdüzü'nde indik, metrobüs + metro ile Taksim'e ulaştık. Zeyd ıslak hamburgeri pek özlemiş, ayağımızın tozuyla birer tane yedik. Sonra 3.Mevki'ye ye gidip orada da bi'şeyler yedik. Bilmeyenlere şiddetle önereceğim bir mekan bu arada. İstiklal'deki caminin iki arkasındaki sokakta küçük bir mekan; lezzetli ve de iyi fiyatlar sunuyor. Şeker de insanlar. Çoğunlukla orada yiyorum ben.

Bu arada otostop çekerken, durmayan şoförlerin beden dili, hareketleri çok komik oluyor. Hareketleriyle "sola-sağa dönücem" diyen, "araba çok dolu" diyen, "ne bok yiyosunuz" diyen vs... Hele bir tanesinden sonra yerlere yattık nerdeyse. Adam bayağı bayağı sohbet etti bizimle, ama ne dedi anlamadık hiç. İçini döktü resmen... Selam olsun ona da.

Sonra Hanzade (jamci o da) ile buluştuk; ama ben çabucak kalkıp dans dersine geçtim. Ders gayet keyifliydi...

Sonra da, gündüz beni arayan Neslihan'a (biz ona "Nes" diyoruz, bi de üniversiteden arkadaşım) gittim. Bir süre sohbet ettik, pek keyifliydi. Biraz güncelledik birbirimizi; jamden, iş durumlarından, İstanbul'da yaşamanın anlamsızlığından falan bahsettik... 

Burası da İstanbul'daki ikinci adresim oldu böylece. Birkaç gün buralardayım, sonrasına bakıcam. Burada da pek rahatım, pek huzurlandım girer girmez. Teşekkürler Ness!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder